Bilgi Yayınevi’nden çıkan “Baba İnönü’den Ömer İnönü’ye mektuplar” adlı kitaptan alınmıştır…
Tarih: 6 Aralık 1946 Cuma…
Amerika’da okuyan oğlu Erdal orada herkesin arabasının olduğunu yazınca Cumhurbaşkanı İnönü üzülüyor ve şu satırları yazıyor:
“Otomobil meselen hiç hatırımdan çıkmıyor. Fakat 1700 - 2000 dolar döviz asla bulamayız. Arkadaşların gibi bir eski otomobil bulmandan başka çaren yoktur. ‘Olmaz’ dediğim zaman ne kadar üzüldüğümü tasavvur edersin. Kolayca reddetmediğimi bilerek müsterih olursun, sabrın artar. Kullanılır bir şey bulacaksın diye de ümitliyim.”
Aynı dönemde Erdal’la birlikte Amerika’da eğitim gören abisi Ömer’den gelen 12 Ekim 1947 tarihli mektup:
“Keçi (aldıkları arabaya verdikleri isim) iyidir. 45 bin km yol gitmiş, epeyce yol. Lastiklerini değiştirmek, motorunda ufak tefek tamirat icap etti. 150 lira aldılar, mektep taksiti, Erdal’a olan borcumu da verdikten sonra şimdi elimde bir şey kalmadı.”
İnönü’nün 20 Ekim 1947’deki cevabı:
“Para için yazdıklarını anlıyorum evladım. İdareni bileceğini, bizim Amerika’da hesapsız dolar sarf edemeyeceğimizi takdir edeceğine tereddüdüm yok. Sizin orada, mütevazı olmakla beraber şerefiniz ile yaşamanızı temin edeceğiz. Bana hesap verirken fazla kendini üzme…”
“İnsan biriktirdim”
Oyuncak Müzesi’nde yılın sonuna doğru bir dostlar buluşması düzenlemişti Sunay Akın… Müzenin büyülü dünyasında biraz da oyuncakların arasından çıkıp gelmiş gibi görünen rengârenk konuklar arasında mutlu saatler geçirdik. Nasuh Mahruki’nin iki minik bebeğini görmeliydiniz. Gonca Vuslateri gece boyunca bir kraliçe tacını taşıdı saçlarında. Tuluhan Tekelioğlu gülümsemesini hiç eksik etmedi. Hıncal Uluç, Sunay Akın’a neden enayi dediğini anlattı kısaca. Sunay ve Belgin Akın Göztepe’deki köşklerini 15 - 20 daire karşılığı müteahhide verebilir, ömür boyu yan gelip yatabilirlerdi. Onlar köşklerini oyuncak müzesi yaptılar. Bütün gelirlerini bu müzeye yatırdılar. Türkiye’ye dünyanın en büyük oyuncak müzelerinden birini kazandırdılar. Az enayilik mi! Ailenin ABD’de sinema okuyan oğlu Ozan Akın dönmüş, ayağının tozuyla civardaki kentsel dönüşümü filme almıştı. Hüzünlü gözlerle izledik çevrenin betona dönüşümünü…
Sunay biraz tarih anlattı..
- İkinci Dünya Savaşı 1939 yılında Almanların Polonya’yı işgaliyle başladı sanılır, yanlıştır, dedi, savaş 1933 yılında Hitler’in piyasaya oyuncak asker ve silahlar çıkarmasıyla başlamıştır!
Gecede Can Dündar bulunamadı ama eşi Dilek Dündar aramızdaydı. Can’a ve Erdem’e selam ve sevgilerimizi yolladık. Müjdat Gezen lutfetti son şiirini okudu:
“İnsan biriktirdim zengin oldum”
Halit Kıvanç’tan Sevinç ve Musa Kart’a Nebil Özgentürk’ten Levent Üzümcü’ye pek çok dostu bir arada görmek güzeldi.
KULE
İstanbul’un silüetini bozan “16/9 Kuleleri” dava konusu oldu, yıkım kararı alındı, derken bu kulelere komşu 70 metre yüksekliğinde yeni bir proje ortaya çıktı. Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi, kentin silüetine zarar vereceği gerekçesiyle projenin imar planlarına dava açtı. Bakanlık, hukuki süreç tamamlanmadan yeni imar planını askıya çıkardı ama yüksekliği düşürmedi. Yedi Mavi adlı proje, Kalkavan, Gül Yapı ve Hasan Sever İnşaat ortaklığında Zeytinburnu’ndaki
TOBB arazisi üzerinde gerçekleşecek. Bu konuda bir tweet atmış: “İstanbul’u yönetenler kenti yaşanmaz hale getirecek ve sonunda bırakıp gidecekler” demiştik. Bir vatandaş cevaben: ”Ama İstanbullu onlara oy veriyor” dedi…
O da doğru!
Ülke o kadar kirlendi ki;
kritik seviyenin 7 katına çıkan hava kirliliği
fark edilmiyor bile…
***
İktidar “Türkiye’yi şikâyet edenler”i suçlayacaksa işe
laiklik, türban vb. konularda Türkiye’yi Avrupa’ya şikâyet eden
AKP’lilerden başlasın!
Akif Kökçe
BÜFE
Ankara’nın büyük caddeleri “yeni nesil” sloganıyla ortaya çıkan, adı yabancı dilde Buybox olan tek tip büfelerle dolmaya başladı.
Büyük sermaye bakkalları, kasapları, manavları “marketlerle” yok etti anlaşılan sıra şimdi gariban büfelere geldi!
Hukuk şirketleri açılıyor, avukat büroları kapanıyor!
Özel hastaneler açılıyor, doktor muayenehaneleri kapanıyor.
Diş hastaneleri açılıyor, muayenehaneler kapanıyor.
İktidar “Küçük esnafı AVM’lere karşı koruyacağız” diye masal anlatırken büfeler bile elden gidiyor. Büyük sermayenin el atmadığı bir tek sokaklardaki tartıcılarla, ayakkabı boyacıları kaldı onların iş alanları da sermayenin eline geçerse tamamdır!
Melih Aşık
0 yorum