Konuşmanın bu bölümünde olağan dışı bir husus yok. Gerisini basından aktarıyorum:
[Sadece kanun çıkarmak, kanunu değiştirmek, yönetmeliklerle ve diğer mevzuat düzenlemeleriyle uğraşmanın sorunu çözmediğini ifade eden Erdoğan, mevzuatla birlikte zihniyeti de değiştirmek gerektiğini belirtti.
Zihniyet değişmeyince hangi kanun çıkartılırsa çıkarılsın, hangi yönetmelik değiştirilirse değiştirilsin uygulamanın aşağı yukarı aynı kaldığını anlatan Erdoğan, bu bakımdan Türkiye’nin sistem reformu ile yönetici reformunu da gerçekleştirmesi gerektiğini vurguladı.
Kurumsal organizasyon olarak idareyi yenilemenin nispeten kolayken idareyi maslahatçı anlayışı değiştirmenin çok zor olduğuna değinen Erdoğan, “Türkiye’nin, 2023 hedeflerine ulaşabilmesi için idari reformlarını zihniyet reformuyla desteklemesi gerekiyor. Vizyon sahibi, yetişmiş, kendini sürekli bilgiyle besleyen ve yenileyen, liderlik vasıflarına sahip idarecilerin sayısını ne kadar çoğaltırsak hedeflerimize ulaşma şansı da bir o kadar artacaktır. Statükonun gardiyanlığını yapan bir bürokrasi ülkeye sadece patinaj yaptırır. Sizden ricam bu. Mevzuat şöyledir, böyledir, yeri geldiği zaman koyun mevzuatı bir kenara, kendi zihinsel inkılabınızı devreye sokun. ‘Ben bunu bu şekilde yaparım’ deyin ve yapın. İşte bu, idareyi kullanmaktır. Kim için kullanıyorsunuz bunu. Vatandaş için. Hiç çekinmeyin kullanın” diye konuştu.]
***
“Zihniyet”i statüko ve mevzuat belirler. Bürokrasinin bunlara uymaması anarşi ve kaos yaratır. Cumhurbaşkanı konuşmasıyla anarşi ve kaosu teşvik ediyor. Vatandaşlar da bu talimata uyarsa memleketin hali Suriye’den beter olur!
Şu akıl almaz skandal cümleyi tekrar yazıyorum:
“Statükonun gardiyanlığını yapan bir bürokrasi ülkeye sadece patinaj yaptırır. Sizden ricam bu. Mevzuat şöyledir, böyledir, yeri geldiği zaman koyun mevzuatı bir kenara, kendi zihinsel inkılabınızı devreye sokun. ‘Ben bunu bu şekilde yaparım’ deyin ve yapın. İşte bu, idareyi kullanmaktır. Kim için kullanıyorsunuz bunu. Vatandaş için. Hiç çekinmeyin kullanın.”
Bürokrasi elbette statükonun bekçiliğini, gardiyanlığını yapacaktır. Kurulu düzen anlamına gelen Statüko’yu “Mevzuat” yapılandırır. Mevzuat ise anayasa, yasalar, yönergeler, tüzükler ve yönetimle ilgili yazılı kaynaklar anlamına gelir. Statüko sağlamsa, mevzuat yüzde yüz uygulanıyorsa devlet vardır, uygulanmıyorsa yoktur.
Bu nedenle göreve başlamadan önce Anayasa’da yazılı yemini yapan bir cumhurbaşkanı, Recep Tayyip Erdoğan’ın statükoyu temsil eden ve mevzuatı harfiyyen uygulamak zorunda olan kaymakamlar karşısında böyle bir konuşma yapamaz. Çünkü R.T.Erdoğan mevcut statükoya ve mevzuata göre Türkiye Cumhuriyeti’nin cumhurbaşkanıdır. Statüko ve uyulması zorunlu bir mevzuat yoksa R.T.Erdoğan da artık cumhurbaşkanı değildir.
Recep Tayyip Erdoğan yürürlükteki statükoyu ve mevzuatı ilga etmiş (ki bu suçtur) ve Başyüceliği’ni ilan etmiştir. Bu durumda yaptığı konuşma metni bir “kararnamedir”; Başyücelik Buyruğu yani Başyücelik Fermanı’dır.
Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye Cumhuriyeti’nin kaymakamları karşısında “Tek Adam Rejimi”ni ilan etmiş bulunuyor. Bu bir hükümet darbesidir. 28 Ocak 2015 tarihli Yeni Akit gazetesini manşeti, bu darbeyi bir yönüyle ve eksik ifade ediyor: YA BAŞKANLIK YA KAOS. Geçmişte “Ya ben ya kaos!” türünden nara atanlar ülkelerini felakete sürüklemişlerdi. “Benden sonra Tufan!” sözü pek ünlüdür. Ama R.T.Erdoğan “Bundan sonrası Tufan!” diyor.
Başyücelik Fermanı’na göre: Birleşmiş Milletler kararları, Avrupa Parlamentosu kararları, Avrupa Birliği müktesabatı, insan haklarıyla ilgili bütün evrensel metinler artık Türkiye’de geçerli değildir.
2000 yılından bu yana yazdığım her şey bir felaket olarak gerçekleşti. Lanet olsun!.
Bundan sonrası Türkiye Büyük Meclisi’nin, Yargıtay Başsavcılığı’nın, Anayasa Mahkemesi’nin işi. Gelecek kuşakların eli Cumhuriyet düşmanlarının yakasında olacaktır.
Özdemir İnce/ozdemirince.com
28 Ocak 2016
0 yorum