17 Ocak 2016 Pazar

Neden-niçin ille de başkanlık - Kemal Baytaş

Neden-niçin ille de başkanlık - Kemal Baytaş
Şeriatçıyız, demokrasiyi araç olarak kullanacağız dedi, iktidar oldular. Milleti enayi yerine koyup, akıl almaz yalan, dolanla her türlü melanet halka yutturulunca yapılmadık rezalet kalmıyor.
Şimdi de şeriata uygun halife Başkanlık düşlüyorlar. Bu çıkar kervanından nemalanmış AKP Meclis grubu, kirli paralarla oluşmuş medya, çıkarcılıktan malul bilgin, aydınlar, iktidara kapıkulu olmuş kimi yargıçlar, havuz medyası ya da militanlaşmış üst düzey bürokrat kimlikli mahlukat, bu rezaletlere şeriklik veya yataklık etmekte seferber oluyorlar.
Bu çirkefliğe bulaşmış kim varsa Başkanlık gelirse “rüşvet, hırsızlık ve yolsuzlukların” sorgulanması önlenmiş, hepimiz “paçayı kurtarmış oluruz” diyorlar.
Sormak lazım; Abdullah Gül Cumhurbaşkanı olarak kalsaydı bunlar yine Başkanlık en iyi sistemdir diye Başkanlıkla yatıp, Başkanlıkla kalkacak mıydı?
Abdullah Gül Cumhurbaşkanlığı döneminde hiçbir konuda görüş bile beyan edemiyor, en ufak bir müdahalesine bile izin verilmiyordu.
O dönemde Ankara’daki yasal bir mitingi önlemek için tüm kavşaklara polis barikatları kuruluyor, çok gergin bir ortam yaratılıyor. Bir çatışma olacağından korkuluyor.
Cumhurbaşkanı Gül, Ankara Valisi’ni çağırıp, polis barikatlarının kaldırılması talimatını veriyor. Buna sinirlenen Başbakan, Cumhurbaşkanı Gül’e, otur oturduğun yerde dercesine “bu işlere karışma. Bunlar hükümetin görevidir” diye sert bir çıkış yapıyor. Gül’ün gıkı çıkmıyor. Şimdi aynı anayasayı delik deşik ederek Başbakan ve hükümetin tüm iş ve işlemlerini fiilen “haşmetmeap saray” yürütüyor.
17-25 eşi görülmemiş devlet soygunlarının suçüstü yakalanması tüm diğer suçların da tetiklenmesine neden oluyor. Eğer başkanlık olursa, başkanın yasama, yürütme ve yargıya egemen olması, “gerektiğinde Meclis’i feshetme” yetkisiyle tüm yolsuzluk suçlarının gündeme getirilmesinin engelleneceği hesap ediliyor.
Bir hukuk uleması dostum, bunların bu güne kadar işledikleri müebbetlik ya da vatan hainliğine giren anayasal suçların kırkı aştığı, bunların bir kısmının da Lahey’lik suçlar olduğunu söylüyor.

SÖYLE DOSTUNU, KİM OLDUĞUNU SÖYLEYEYİM

Kaos ve terör bunların gizli ajandaları oluyor. Şöyle ki;
Terör örgütü Taliban lideri, “kadim dostları” Hikmet Yar,
250 bin kişinin katili Sudan başkanı “kan kardeşleri” Ömer El Beşir,
Terör örgütü Hamas lideri “ kankaları” Halid Meşal,
Her ülkeden kovulup, İstanbul’da ağırlanan “mezhep kardeşleri” terörist Müslüman kardeşler,
Komutanlarını Türkiye’de tedavi ettirip, tatil yaptırdıkları IŞİD,
Bir zamanlar ABD’ce El Kaide bağlantısı nedeniyle “küresel terörist” olarak aranan El Kadı’ya kadar ne kadar terör örgütü ve kişi varsa hepsiyle sarmaş-dolaş olmaları da bu kaos politikanın gereği oluyor.
Şimdi de tüm kaderlerini Sedat Peker gibi adı mafyaya çıkmış babalar ile Katar ve Suudi Arabistan gibi aşiret devletlerine bağlıyorlar.
Orduyu ve yargıyı çökertti, demokrasi ve hukuk devletini katlettiler. 2002’de sıfırlanmış terörü hortlattılar. Güneydoğu ve Ortadoğu kan ağlıyor. Türkiye var oluş savaşı veriyor. Şimdi de ülke turizminin canına okuyorlar.
Ortadoğu imam diplomasisi (stratejik tehlikeler dışında) Türkiye’ye 50 milyar dolara mal oluyor. Rus uçağının düşürülmesinin bedeli şimdilik 10 milyar dolar.
Tüm bunlar yaşanırken Türkiye’nin kaderini, “rejimi, anayasayı bir kişinin çıkarına göre şekillendirmeye kalkmak” gaflet ve dalalettir.
Atatürk Türkiye’sini tanınmaz hale getirdiler. Her şeyin cılkını çıkardı, yozlaşmadık bir kurum bırakmadılar. Komşular ve tüm dış dünyayla ilişkilerimizi sıfırladılar. Bu kadar melanet ve rezaleti hiçbir devlet taşıyamaz.
Tüm bunlar AKP iktidarını ırgalamıyor. Yüzleri kızarmadan hâlâ “kendilerini uyarıp, eleştiren gazetecilere” hapis istemli davalarla rekorlar kırıyorlar.
Başta ana muhalefet partisi, kimi onurlarına duyarlı bilgin ve aydın, yazar-çizerler Başkanlık sisteminin ne gibi hinlik ve hesaplara dayandığını bıkmadan, usanmadan, korkmadan halka anlatmalı ve milleti bilinçlendirmelidir.
Türkiye’yi “talan edip, Sevr’i hortlattı”, ülkeyi musalla taşına yatırdılar.
Dileriz Türkiye’yi yöneten yeni Osmanlılar Vahdettin gibi kurtuluşu “kaçmakta” bulma gafletini göstermez;
Azıcık akıl, idrak, basiret ve ülke severlik varsa Türkiye’ye daha fazla zarar vermekten kaçınır, “çekildik izzet ü ikbal ile bab ı hükümetten” der, ülkeyi de kendilerini de daha feci bir akıbetten kurtarırlar.
Not: Bu benim son yazımdır. Değerli okurlarıma üzülerek duyurulur.

Kemal Baytaş / SÖZCÜ
Disqus Yorumları Yükle

0 yorum

Disqus Shortname

Comments system