Sevgili okuyucularım, geçmiş yıllarda Deniz Baykal’ı severdim, hem de saygı duyardım.
O duygularım giderek törpülendi.
İlk büyük şaşkınlığı kaset olayı sonrasında yaşamıştım.
O çirkin olay patladı ve Baykal Bey partisinin genel başkanlığından istifa etmek zorunda kaldı. Yaptığı basın toplantısında özellikle vurguladığı cümle şu idi:
“Kaset konusunda Pensilvanya’nın (cemaatin) hiçbir rolü ve katkısı yok.”
Böylesine kritik ve kimin tezgahladığı bugün bile bilinmeyen bir konuda cemaati niçin savunmaya kalkışmıştı? Bu konuda çeşitli iddialar ortaya atıldı da, hiçbirinin kanıtı yok. Dolayısıyla üzerinde daha fazla durmanın da bir anlamı yok!
* * *
Baykal Bey’in genel başkanlığı sona erdi ama CHP milletvekilliği sürdü gitti. Antalya’da sözü geçiyordu. Her seçimde listeye girmeyi ve yeniden seçilmeyi başardı.
Sonra herkesin dikkatini bir konu çekmeye başladı. Geçmiş yılların atak, ağzı laf yapan, sağlam duran siyasetçisi gitmiş, yerine onun gölgesi, suskun biri gelmişti. Kamuoyu önünde çok az konuşuyor, Meclis’te kürsüye hemen hiç çıkmıyordu. Siyasetten elini ayağını neredeyse çekmişti.
Konuştuğu, muhatap kabul ettiği tek kesim Antalya’daki il örgütü ile yerel parti delegeleri idi.
Kılıçdaroğlu’ndan hiç hoşlanmıyordu ama (kaset nedeniyle) yeniden genel başkanlığa soyunması da mümkün olmuyordu.
* * *
Ülke gündemine bir kez geldi! AKP’nin kesin yenilgisiyle sonuçlanan 7 Haziran 2015 seçimi yapılmıştı. Yeni Meclis’te geçici başkanlık görevini en yaşlı üye kimliği ile Baykal Bey yapacaktı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip kendisini seçimin hemen ardından arayıp Ankara’ya davet etti. Antalya’dan uçağa atlayıp Ankara’ya gitti ve ikisi buluştular.
Baş başa verip birkaç saat boyunca konuştular.
O kadar saat ne konuştukları bugün bile bilinmiyor. Klasik ve geleneksel protokol lafları dışında hiçbir açıklama yapılmadı ama bu esrarengiz buluşma ister istemez kulaklara kar suyu kaçırdı, kuşku uyandırdı.
O görüşmede acaba neler konuşulmuştu? Geleceğe yönelik bir pazarlık var mıydı?
* * *
Baykal Bey bu olay sonrasında yine suskunluğa büründü. Zira Antalya’da 1 Kasım 2015 seçimine hazırlanıyordu. Listeye ilk sıradan girdi ve doğal olarak kazandı…
Ama artık geçmişin önde gelen siyasetçisi Baykal Bey yoktu.
Sessizliğini önceki gece Ahmet Hakan’ın programında bozdu.
Hükümetin özellikle Suriye politikalarına destek veriyor, haklı olduğunu söylüyor, hem de genel başkanı Kılıçdaroğlu’nu eleştirip bir taşla iki kuş vuruyordu.
İzlerken, milyonlarca insanımız gibi ben de şaşırıp kaldım.
Dün araştırdım, eleştirilerini ve bu fevkalade değerli fikirlerini partisine ve Kılıçdaroğlu’na hiç aktarmamış.
Uzun zamandan beri ikisi arasında hiçbir ikili veya çoklu görüşme olmamış.
Demek ki kendi dünyasında yaşamış, bazıları haklı olan eleştirilerini genel başkanının yüzüne karşı söylemekten her nedense kaçınmış.
* * *
Evet, partisini eleştirmekle kalmayıp hükümetin Suriye başta olmak üzere bazı uygulamalarına destek veriyordu!
Yandaş iktidar medyası ve iktidar kesimi bu fırsatı doğal olarak kaçırmadı.
Dün hepsi Baykal Bey’e teşekkürlerini iletiyordu:
“Aferin sana Deniz Baykal, doğruları söyledin… Sen gerçek bir devlet adamısın!”
Onun partisine ve genel başkanına eleştirileri ve en zor döneminde iktidara övgüler yağdırması doğal olarak Sadrazam Davutoğlu Ahmet’i de pek sevindirmişti.
Dün partisinin Meclis’teki grup toplantısında konuştu…
Ve Baykal Bey’e o da kürsüden teşekkür etti:
“Sayın Baykal bir devlet adamına yakışan ciddiyetle konuştu. Kendisine teşekkür ediyorum.”
* * *
Sen yıllarca o partinin genel başkanlığını yapacaksın, devlette en üst düzeyde görevler alacaksın, aradan geçen aylar ve neredeyse yıllar boyunca AKP iktidarını
hemen hiçbir zaman eleştirmeyeceksin!..
İsmin sadece 7 Haziran 2015 seçimi sonrasında Recep Tayyip’le yaptığın ve neyi amaçladığın bugün bile bilinmeyen ikili özel görüşme nedeniyle gündeme gelecek!..
Partinin geçmişteki ağır topu olarak sesin soluğun hiç çıkmayacak, üstelik iktidarı öveceksin!..
Yakışmadı, hiç yakışmadı yani.
Baykal Bey AKP’nin şimdi eline verdiği kozların belki farkında bile değil!
Belki de başka siyasal hesaplar peşinde ve bu çıkışı bilinçli olarak yaptı.
* * *
Bazen gazeteci arkadaşlarla muhabbet ederken “Yaaa bu Baykal nerede, niye hiç ses vermiyor, niye ortalıktan kayboldu” soruları gündeme geliyor. Geçenlerde bir arkadaş şöyle demişti:
“O CHP içindeki Truva atıdır. Yakında çıkar ortaya, sonra neler olacağını hep birlikte görürüz.”
Kendisine “Saçmalama yani, o kadar da değil” demiştik.
Acaba o gazeteci haklı mı çıkıyor!
Emekli Koramiral Atilla Kıyat’ın dünkü sözleri ise unutulacak gibi değil.
“Başkanlık sistemi geldiği takdirde başkan yardımcısının kim olacağı şimdiden belli oldu!”
Aferin Baykal Bey, vallahi aferin.
Emin Çölaşan /SÖZCÜ
0 yorum