Sizler'in gözlerinizde hipermetrop hastalığı mı var, sizler sadece uzağı görüp, yakını göremiyor musunuz?
Madem öyle, biz de sizlere, o göremediğiniz, belki de kasıtlı olarak görmek istemediğiniz, halen de iktidarda olan AKP'nin, iktidarda olduğu13 yıllık çok yakın tarihimize ait dönemle, uzakta kalan Atatürk ve İnönü dönemlerinin kısa bir değerlendirmesini yapmaya çalışalım.
Utanıp, yüzünüz kızaracak mı, bilemiyoruz.
Atatürk;en başta İnönü olmak üzere, tüm silah arkadaşlarıyla birlikte,ülkemizi istila ve aralarında pay eden emperyalist devletlerle giriştikleri istiklal ve kurtuluş savaşını kazanarak, batan Osmanlının küllerinden, bugünkü Türkiye Cumhuriyetini kurmuş ve bununla da yetinmeyerek, eğitim,hukuk, dil, harf, kıyafet, laiklik, hilafet, saltanat, tekke ve zaviyeler'e ilişkin birçok devrimi gerçekleştirmiş,en önemlisi de, tüm bunları gerçekleştirirken; etnik kökenlerine, din ve mezheplerine bakmaksızın,bazı istisnaları dışında, halkımızın tüm kesimlerini bir araya getirerek birleştirme ve arkasına alabilme başarısını göstermiş, henüz kurtuluş savaşı devam ederken, 23.Nisan.1920 de Türkiye Büyük Millet Meclisini kurarak, kurtuluş savaşını, bugün önemli konularda meclisi yok sayan ve bilgi dahi vermeyen AKP iktidarının aksine, halkımızın temsilcilerini gönderdiği Türkiye Büyük Millet Meclisinin iradesiyle ve gözetiminde zafere kavuşturmuştur.
Atatürk döneminin; kurtuluş savaşının ve savaş sonrasında kurulan Cumhuriyet ve gerçekleştirilen Cumhuriyet devrimlerinin toplumda yerleştirilmeye ve kökleştirilmeye çalışılmasından, devlet hazinesinin, devlet gelirlerinin, ülke sanayi ve ticaretinin, ihracaatının, yollarının, ulaşım ve haberleşme vasıtalarının yetersiz ve henüz emekleme aşamasında bulunmasından, halkın çoğunun okuma yazma dahi bilmeyip, eğitim düzeyinin çok gerilerde, yetişmiş insan sayısının da çok az olmasından kaynaklanan, dönemin bu çok özel ve zor koşullarının ağır yükü altında ülkeyi yöneten Atatürk ve İnönü dönemini, karşı devrimcileri yargılayan İstiklal Mahkemelerini eleştirerek, Atatürk'ü diktatör ilan etmeye kalkışanların; doksan üç yıllık Cumhuriyetin bugün her alanda erişmiş bulunduğu engin olanak ve elverişli koşullarını boşa harcayarak,ülkemize zaman kaybettirmelerine, ülkemizi milletin iradesiyle yönettiklerini, sandıktan çıktıklarını,halkın doğrudan oylarıyla Cumhurbaşkanı seçildiklerini iddia ederek ve bunu kullannarak, Anayasanın kendilerine tanımadığı yetkileri kullanmaya kalkıp, anayasanın öngördüğü yürürlükteki parlamenter sistemi ortadan kaldırarak, fiilen bir başkanlık sistemine geçtiklerini ilan edip açıkça anayasayı ihlal suçunu işlemelerine, yargı kararlarını yok saymalarına, Anayasa Mahkemesinin kararlarına uymayacaklarını, kabul etmeyeceklerini ve saygı duymayacaklarını açıkça beyan etmelerine, bu fakir halkın vergileriyle toplanan devlet hazinesini, lüks uçak, otomobil, kaçak saray ve nerelere harcandıkları bilinemeyen cumhuriyet tarihinde görülmemiş miktarlardaki örtülü ödenek harcamalarıyla talan etmelerine, yanlış politikalarıyla ülkemizin dış itibarını sıfıra indirmelerine, ülkemizle dost ülke bırakmamalarına, içeride ülkeyi terör batağına ve kan gölüne çevirmelerine, halkımızı etnik kökenlerine, din ve mezheplerine, siyasi görüşlerine göre sürekli ayrıştırıp bölerek, kamplara ayırmalarına ve birbirleriyle düşman hale getirmelerine,işlerine gelmeyince Atatürk'ü diktatör olmakla suçlamalarına, Atatürk ve İnönü dönemini enkaz olarak değerlendirerek sürekli karalamalarına ve bu enkazı kaldırdıklarını iddia ederek bununla övünmelerine, bunları yapanların demokrat ve özgürlükçü olduklarını kabul ederek, bunlara alkış tutanlara, alkış tutmasalar da, seslerini çıkarmayıp suskun kalanlara tanık oldukça, Atatürk dönemini gündüz fenerle arıyor ve Atatürk'ün; ülkemizde, Laik Cumhuriyetin ve özgürlüklere dayalı çok partili demokrasinin, bir daha yıkılmayacak şekilde sağlam temeller üzerinde kurulması ve yerleştirilmesi nihai amacına, sadece ve sadece demokrasiyi ve laik cumhuriyeti tesis ve kökleştirmeya yönelik araç olarak kullandığı geçici diktatörlüğünü, yürekten ve avuçlarımız patlarcasına alkışlıyoruz ve Atatürk'e olan sevgimizin ve saygımızın her geçen gün daha da arttığını hissediyoruz.
Ve diyoruz ki; Sevgili ATATÜRK, iyi ki doğmuşsun ve bugün, gerçek, nihai ve kalıcı diktatörlüğün ve ülkede oluşturulan gerçek enkazın ne olduğunu bilmeyenlerle aynı zihniyeti taşıyanlara, kendi döneminde ve sağlığında hak ettikleri dersi, iyi ki vermişsin.Seni rahmetle ve minnetle anıyoruz.
02/03/2016
Güner YİĞİTBAŞI
İzmir Barosu Üyesi Avukat
0 yorum