Ankara Emniyeti aylardır vekaleten yönetiliyor. Vekil geçen hafta isyan etti, bu koşullarda görev yapamayacağını ifade edip, görevden affını istedi. O'nun yerine bir başka vekil atandı. Üç gün sonra da...
MİT Müsteşarı istifa etti, AKP'den milletvekili olmak için aday adayı olarak başvurdu. Yani, "ben bu işi yapmak istemiyorum, Milletvekili olarak hizmet etmek istiyorum "dedi.
Ancak, irade "Hayır, sen bu görevi istemesen de sürdüreceksin" diye diretti.
Sonra istihbarat zafiyeti nedeniyle, yalnızca Ankara'da üç canlı bomba olayı yaşandı yüzlerce insanımızı yitirdik. İstanbul, Suruç, Diyarbakır'da patlayan canlı bombaları da eklersek durum vahim ötesi.
Biri vekil "vekil olarak görev yapamıyorum" , diğeri "ben bu işi yapmak istemiyorum" diyor, sonrası malum...
Pazar günü Ankara'nın göbeğinde, kalbinde, bombalı araç patlatılıyor ve onlarca insanımız yaşamını yitiriyor, çok sayıda yurttaşımız da yaralanıyor.
Hemen "güvenlik toplantısı" yapıyor iktidar, olay olup bittikten sonra.
İnsanlarımızın yaşamını yitirmesinin, yaralanmasının ardından yapılan toplantı sonrası İçişleri Bakanı Efkan Ala bir açıklama yapıyor. Açıklamanın satır başları ilginç:
"Güvenlik zafiyeti yok"
"Saldırıyı lanetliyoruz"
"Ciddi bulgulara ulaşılmıştır"
"Terörle mücadelede kararlılığımız hiçbir şekilde engellenmeyecektir."
"milletimize huzur ve güven için ortaya koyduğumuz mücadelenin devam edeceğini söylemek istiyorum"
Devlerin en tepesindekiler de, "yurttaşlara itidal" tavsiye ediyor, "endişe duyulmaması" gerektiğini söylüyor.
Herhangi bir yurttaş, en azından bir kaç sorumlunun istifa etmesi gerektiğini söyler, olayın ciddiyetini ortaya koyardı.
Sorumlusu yok, olayın.
Kaldı ki, insanlar artık masal dinlemek değil, can güvenliklerinin sağlanmasını istiyor.
Biraz ciddiyet, biraz sorumluluk...
Halkın can güvenliği yokken, Devletin zirvesindekiler koruma ordusu ile dolaşıyor. Ancak, otobüs bekleyen, servisle evlerine gitmekte olan, barış için yürümek isteyen yurttaşlarımız, teröristlerce öldürülüyor, yaralanıyor...
İyi de bu insanları Devlet korumayacak ise, kim koruyacak.
Yurttaşların can ve mal güvenlikleri kim tarafından teminat altına alınacak?
İktidar bu soruya yanıt vermiyor, vermiyor?
Bir de güvenlik zafiyeti olmadığını iddia edenler ciddi mi, bizimle dalga mı geçiyorlar?
Ankara'da yaşayan bir yurttaş olarak altını çizerek söylüyorum:
"Ankara'da bal gibi güvenlik zafiyeti var."
17 Şubatta Merasim sokak patlamasının ardından 2-3 gün kent girişlerinde göstermelik çevirmeler yapıldı. Sonra, sonrası Allah'a emanet.
Patlama olduktan sonra, faili ölü geçirmek veya kimliğini açıklamak bir başarı olarak kabul edilebilir mi?
Daha önce de yazmış, istihbaratın önemine vurgu yapmıştım.
Doğru istihbarat ve bu bilgi doğrultusunda gerekli önlemleri almak.
Ama görünüyor ki, ortada ne istihbarat, ne de alınan önlem var...
İstihbaratın önemi bu denli açıkken, iktidar, ölü geçirilen fail ile övünüyor.
İyi de, MİT, Jandarma, Emniyet istihbarat örgütleri ne yapıyor?
MİT ve Ankara Emniyetini yazdık. Biri görevi istemiyor, diğeri vekaleten görev yapılamayacağını açık açık söyleyip gidiyor. Jandarma da diğerleri ile aynı merkeze bağlanmış vaziyette.
ABD büyükelçiliği kendi yurttaşlarını canlı bomba için uyarıyor.
Ya iktidar ne yapıyor.
Milleti uyarmak bir yana, istemeyen birini müsteşarlıkta tutuyor, "vekaleten güvenliğin sağlanamayacağı" ima eden kişiyi alıp, yerine yeniden vekil atıyor.
O nedenle de meydan teröristler kalıyor.
Ciddiyetsizlik ve sorumsuzluk.
Nahit Duru abcgazetesi
0 yorum